Önce durum tespiti...
Fenerbahçe, sayın Ali Koç’u “sürdürülemez mali durumu düzeltsin, futbolda hasret kalınan ulusal ve uluslararası başarıları geri getirsin diye” başkan seçti.
Kimse “Yeni Fenerbahçe” veya “sistem değişikliği” gibi ön koşullar ileri sürmedi, dayatmadı.
O fikirler tamamen sayın Koç’undur ve üstlendiği görevi başarma yolunda inandığı yöntemlerdir.
Sonra serim...
Hayatın doğal akışı gereği, Başkan’a olduğu gibi yöntemlerine de saygı duyuldu, desteklendi, sabredildi sadece.
Sayın Koç, zaten hazırlıklıymış; hemen işe girişti! Yıpranmış dev Fenerbahçe malikanesini restore etmek için piyasadaki “futbol müteahhitlerinden” Comolli’yi yetkilendirdi.
Comolli, Cocu “usta” ile anlaştı.
İşe uygun olduğu düşünülen futbol emekçileri alındı.
Ve düğüm:
Sonuç skandal.
Zarar ziyan bir yana, asırlık dev eser eskisinden daha kötü durumda.
Peki, sayın Ali Koç ne yaptı?
Müteahhit Comolli’ye dokunmadı, “usta” Cocu’yu kovdu.
Yani, yöntemi ve tercihinden şüphesi yok... Aksayan unsurları düzeltmek yeter fikrinde.
Ya öyle değilse?..
Şimdi yeni bir “usta” gelecek; işçileri çalıştırabilecek mi, müteahhitle anlaşabilecek mi orası meçhul.
İşveren çalışanlarla uğraşacaksa müteahhite ne gerek var; orası da meçhul.
“Strateji yanlışsa, taktikle savaş kazanılmaz” der kurmaylar... Ali Bey’in stratejisi doğru da taktik hamleler eksik veya yanlış.
Ya çözüm:
Sayın Koç’un işi zordu, artık “çok zor”.
Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin ironisi, ufak bir tornistanla cuk oturuyor Fenerbahçe’nin durumuna:
“Şu futbol olmasaydı ne güzel idare ederdi Fenerbahçe’yi Ali Bey...”
Şaka bir yana, kurtuluş “geleneksel” yöntemlerde gözüküyor şimdilik!
Küçümsemeyin...
Aslında çağdaş tarzı “tercih eden” nice yenilikçi/ zeki başkanın “mecburen” razı olduğu, yılların denenmiş ve (en azından sahada) sonuç alınmış yöntemidir “babadan kalma” usul. Sonucuna katlanacağın hataların hiç olmazsa “kendi hataların” olmasını sağlar. “Menajer kartellerine” tam teslimiyetten korur. Belki ilkeldir ama süpermarkete karşı mahalle bakkalı samimiyeti içerir. Ekstra motivasyon kesindir.
Nice başkanlar kurtarmıştır.
Şu anda Fenerbahçe’yi zor durumdan kurtarmanın ilk adımı Ali Koç’u zor durumdan kurtarmaktır ki, yapacak olan tek kişi Ali Koç’tur.
Sütte leke var, Terim’de yok!..
Her şeyden önce Fatih Terim’in otoritesine, karizmasına, gücüne şapka çıkararak başlamalıyız Galatasaray konusuna...
Galatasaray’da vahim sorunlar zincir gibi halkalanıp pranga olmuş; Başkan’ın, Yönetim Kurulu’nun falan esamesi okunmuyor.
Herkes Terim’in ağzının içine bakıyor.
Peki, tek yetkili Fatih Terim de... Ona hesap sorulabiliyor mu?
Asla...
Bursa ve Schalke badirelerini şans eseri atlatmış Hoca, Malatya’da iki lastiği birden patlatmış takımıyla İstanbul’a zorunlu iniş yapıyor; Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline çıkmış gibi karşılanıyor.
Liderlikten düşüş kutlaması!
Taraftar böyle...
Medya farklı mı?
Ayıp olmasa “yönetim istifa” diyecekler az daha!
Ya Fatih Hoca?.. Ondan bir “otokritik” duydunuz mu?
Ne gezer...
Malatya hezimetinin basın toplantısında yönetimi “gömüyor”, futbolcuları “gömüyor”, hakemi “gömüyor”, Galatasaray futbolunda tek yetkili ve tek otorite olarak kendisine ilişkin tek eleştirisi, bırakın eleştiriyi tek sorgulaması yok.
Kadro kısıtlıysa yönetimden.
Futbolcu isteksizse fıtratından.
Sakat çoksa şanstan.
Takım hasta ama tedaviye rıza göstermiyor; ne yapsın.
Hepsine tamam...
Ama takımdan uçmuş ruh, tükenmiş disiplin de mi seni bağlamaz Hoca’m?
“Bende de hata olabilir” deseydin bari “nazarlık” olarak.
Deseydin de hepimiz taraftarla birlikte ayağa kalkaydık “haşa” diye!
Hançeremizi yırtaydık “İmparator” nidalarıyla.
Böyle, senin söylediklerine kafa sallamak yavan oluyor Galatasaray tepeden aşağı paldır küldür yuvarlanırken.
Daha beteri, kendinde hata aramayan hocanın takımdaki vahim hataları nasıl çözeceğini merak ediyor insan.
milliyet