ercanguven @ milliyet.com.tr

Hedefsiz, hocasız, ümitsiz, kişisel hedefleri bile kalmamış futbolcular topluluğu haline gelmiş ve sonuç olarak “fiilen yönetimsiz” sayılabilecek Fenerbahçe’den sadece ligin ikinci yarısı başlıyor diye mucizeler bekleyemezdi kimse.
Malzeme ve koşullar böyle… Ama bu ne böyle?
“Zaten Kadıköy de artık yabancı değil mağlubiyetlere. Varsın bir de Adana Demirspor kazansın” diyen varsa ortaya çıksın!
Ama bilinsin; zor biter Süper Lig’in ikinci yarısı. Bitse de Fenerbahçe’yi bu hale getirenler göremez bittiğini. Evden izlerler.
Bu başarısız bir sezon değil sadece… Yıkım var sanki Kadıköy’de. Etkileri gelecek sezonlara da taşacak bir yıkım.
Nereye kadar sürecek bakalım.
Maça gelelim… “İlk devresini özetle” deseler iki kelime yeterdi:
“Eh işte”!
İkinci yarı; ne siz sorun ne biz söyleyelim… “Vah vah Fenerbahçe”!
Tribünler de ayağını sahaya göre uzattı… Bir devre izledi. Elindekiyle yetinip ödediği biletin tadını çıkarmaya çalıştı… Sonra takıma değil, yönetime ve talihine kızıp protestoya başladı.
Protesto olağandır. Önemli olan “duyan var mı”?
Kırk beş dakika boyunca Fenerbahçe adına, enerji, tempo, pas, şut hepsi yarımdı sahada. Dönüşüm, topa sahip olma idare ederdi. Ama hepsi “eh işte” kıvamındaydı ve bir türlü sete oturmayıp gitgelli süren maçı kazanmak için yetersizdi.
Süper Lig’in ikinci yarı ilk maçında Fenerbahçe’nin sahaya koyduğu tek fark, Mert Hakan’ın İrfan Can ile birlikte sağ kanadı kullanması, İrfan Can’ın içe kat edip şutunu çeken sağ kanat kimliğini benimsemesi ve uygulamasıydı. Tabi çıkarılana kadar.
Lakin kötü günündeki Sosa ve döndüğünden beri etkisiz oynayan Pelkas, ışık vermeyen Zajc Fenerbahçe’nin hızını kesenlerdi… Tabi bir de rakip Adana Demirspor. Fenerbahçe kanat beklerinin oyuna girmesini engelleyen Adana Demirspor cepheyi de kapatmış, Fenerbahçe’ye uzaktan şutlar kalmıştı.
Balotelli’siz Adana Demirspor ise eline baktığı Belhanda’nın kopuk kopuk oyununun zirve yapacak dakikalarını beklemek zorunda kaldı ve rakibiyle aynı çizgiyi aşamadı.
Muhtemelen ilk devredeki sıra dışı tek şey Gökhan İnler’in otuz metreye yakın mesafeden attığı şık beraberlik golüydü. Tartışması ise biri verilmeyen diğeri verilip Valencia tarafından gole çevrilen iki penaltı olabilirdi. Ancak Fenerbahçe “tartışmasız” yenilmeseydi!
Aslında 40. Dakikadan sonra Adana Demirspor’a dönen oyunun ikinci yarısı kopuk kopuk oynayan Belhanda’nın iyi dakikalarına denk gelince, ceza sahasına ortalanan top ikinci yarının 38. Saniyesinde Fenerbahçe’yi mağlup duruma düşürdü.
Fenerbahçe adeta berabere gitti soyunma odasından mağlup döndü sahaya!.. Ve koskoca Fenerbahçe Kadıköy’de tepki verir diye bekleyenler büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Çünkü tek tek futbolcular bile kopmuş ligden.
Zeki Murat Göle’nin hamlesi 60. Dakikadaydı ve İrfan ile Pelkas’ı çıkardı, Mesut ve Serdar’ı oyuna sürdü. On dakika sonra Mert Hakan dışarı Ferdi sahaya…
Hadi Pelkas tamam… Peki İrfan Can’ın nesini yetersiz bulmuştu Fenerbahçe kulübesi? Hoca rakip kale önünde çaresiz karambollerde beraberlik arayan takımda yandan iyi orta yapanları dışarı almıştı ilginç bir şekilde. Rakip savunmayı delemeyen Fenerbahçe’nin işi Mesut’un paslarına kalmıştı ama o da bel korsesiyle oynar gibiydi; malum belinde ağrı vardı!
84’de Rossi ve Meyer değişikliği ise Pereira dokunuşu gibiydi.
Ve sezonda ikinci perdeyi yeni bir Kadıköy hezimeti ile açtı Fenerbahçe.
Eee?.. Ne yapılacak bu konuda?
Açık, bariz, aleni bir şekilde yazık oluyor Fenerbahçe’ye.

milliyet