ercanguven @ milliyet.com.tr

Oyun bitti!.. Tıkın kutuya piyonları, şahları, vezirleri kaldırın ortadan. İki hafta sonra Fenerbahçelilerin tansiyonu düşer belki.
Son anda beraberlik ha… Kadıköy, Kadıköy olalı böyle zulüm görmedi.
Fenerbahçe, bahanesi, mazereti, telafisi olmayan Kayserispor maçının ilk devresi kalesine gelen ilk topu yiyip soyunma odasına mağlup gittiyse, ikinci yarıda ikinci golle hem kendini hem de tribünleri perişan ettiyse, 85’de attığı golle kimseyi memnun edemediyse, uzatmanın uzatmasında penaltı ile beraberliği güç bela yakalamışsa, iki adam sebeptir buna:
Birincisi, Kayserispor’un “gerçek yıldızı” Hikmet Karaman ve onun zalim taktiği…
İstediğiniz kadar negatif futbol falan deyin; üç gün önce Avrupa’da süper nova gibi parlamış, dokunanı yakmış Fenerbahçe’den Kadıköy’de puan almayı nasıl hesaplarsınız başka?.. Topu Fenerbahçe’ye bırak, ikinci bölgede on kişi topu arkasına geç, rakibin hatasını bekle ve savunma arkasına topla şansını dene.
Helal olsun harfiyen uygulayan Kayserililere…
İlk devre öyle bir alan savunması yaptı ki Kayserispor, ne ortadan İrfan Can, Meyer girebildi ne de soldan Ferdi. Berisha bir devre boş yere uğraştı. Sağ kanattaki Nazım zaten denemedi bile. Kim getirecek, kim atabilecekti ki golü?
Korner’den bir penaltı oldu, onu da İrfan Can direğe nişanladı. Daha doğrusu kalecinin doğru tarafa yattığını görüp daha açılı vurmak istedi, olmadı. Maç boyunca üç şut daha direkten dönecekti ama asla Fenerbahçe’nin daha iyi oynadığı anlamına gelmemeliydi. İyi futbol akılla olur, akıl da Kayserispor’daydı.
Kayserispor hiç beklenmedik bir anda kornerden atıverdi golünü. Zaten maçı öyle kilitlemişlerdi ki, ancak duran toptan gelebilirdi gol.
Fenerbahçe’nin ilk yarıda şaşırtan ikinci yarıda çıldırtan, tribünden “yönetim istifa” şeklinde yansıyan berbat grafiğinin diğer sebebi tabi ki, Pereira’ydı...
Hoca Belçika’da fark yaratan İrfan-Mert-Sosa üçlüsünün en formda adamı Sosa’yı kulübeye oturtarak başladı kırpma işine. Novak’ı kesti. Sonra forveti Berisha-İrfan olarak ikiye indirdiğini, orta sahayı beşlediğini söyledi. Oysa pratikte defans beşlenmiş, orta saha güçten düşmüş, forvet boş verilmiş durumdaydı.
Peki neydi üç gün önce şahane oynayan takımın orasını burasını ırgalama sebebi?
Ya “alın size sistem değişikliği” çılgınlığıydı yaptığı. Ya da bir arıza var bu hocada.
İkinci yarıya üç değişiklikle çıktı Pereira. Biri Novak’tı ve Antwerp maçındaki gibi Ferdi sağ kanada. Hatırlasa biraz daha benzetmeye çalışacak Belçika’daki kadroya. Novak ve tisserand’a “ileri çıkın” emri vermişti ve bu da ikinci golün sebebiydi.
Serdar Dursun ve Pelkas ile hücumda forveti üçlemeye mi çalıştı, 4-4-2’ye mi döndü belli değildi. Zaten sayıların ne önemi vardı!
Bu karışıklıkta ve stoperler ilerdeyken fırsat buldukça hızlı çıkışlarını tekrarlayan Kayserispor ters köşe yaptıkları Fenerbahçe savunmasına göstere göstere ikinci golünü buldu.
Pereira yine kafayı çalıştırdı. Madem ki perişan oluyorlar, tribün bile protesto ediyordu; o zaman olaya Mesut’u da katmak lazımdı! (Bu “şeytani plan” tamamen benim sübjektif değerlendirmemdir, belgesi değil ama bence göstergesi, sahadaki değişimlerin zamanlamasıdır)
Pareira 2-0 mağlupken İrfan Can ve Ferdi’yi çıkardı, Mesut Özil ile Muhammed’i sahaya sürdü. Hesaplamadığı futbolcuların kişisel kalitesiydi ki, o da zor da olsa beraberliği getirdi Fenerbahçe’ye. Maçın bitmesine beş dakika kala bir gol, uzatmalarda penaltı ile.
Aslında uzatmaların bile tükendiği bir anda Serdar’a yapılan penaltıyı Mesut plase ile gole çevirince Pereira’nin “Mesut’la birlikte batalım” planı suya düştü o kadar (günahı boynuna) .
Bundan sonrası Fenerbahçe yönetimi ile Pereira arasında.