mehmetdemirkol @ hotmail.com

Bu Milli Takım’ın 96’da bizi ilk Avrupa Şampiyonası’na götüren takımla bir benzerliği var. Tamam, o kadro çok daha fazla saf yeteneğe sahipti. Uzun süredir alt yaş gruplarında birlikte oynamış ve Zidane’lı, Thuram’lı Fransa’yı geçip Akdeniz Oyunları’nı kazanmış bir tecrübeydi. Kabul. Ancak bu kadroda da onlarda olan önemli bir özellik var. Basit gelecek belki ama önemli: İşi tam yapıyorlar. Yarım yamalak değil. Saf bir görev tutkusu var bu kadroda. Bunun sanırım iki temel nedeni var. 1-Gurbetçi kadroyu iyi anlayan yerli kadro. Çünkü ya uluslararası futbola adım atmış Anadolu çocukları var kadroda, ya Avrupa futboluna hazırlanan, ya da o ihtimali uzakta bırakmayan. Yani kadroda Merih, Çağlar, Ozan ve Yusuf’un gelişen profesyonelliği Ömer’in, Kaan’ın alanıyla, Ozan’ın, Uğurcan’ın alanıyla kesişiyor. Ve Emre Belözoğlu da bu kadronun özelliklerini övüyor. 2-Şenol Güneş’in planına çok net ve tam kadro ikna olmuş durumdalar. Hiçbir şüphe görmüyorsunuz. Dün bu tabloda keyiften yerimizde durmamazlık etmedik belki ama oyundan ve skordan şüphe de etmedik. İşi tam yaptılar.

Gecenin sorusu

Üzülecek bir şey mi arıyoruz? Fransa’ya karşı 4 puan alıp 2. olmak yeterli. Cevap: Sorun yok...

Maçın starı

Enes Ünal’ın vazgeçmesinden korkuyordum. Ancak maçın başındaki çabasıyla gelen 2 gol beni rahatlattı. Şenol Güneş ondan -şans vermediği zaman dahil- bahsettiğinde ben Cenk Tosun’dan Beşiktaş’taki ilk senesinde bahsettiğine yakın bir duygu seziyorum.

Maçın olayı

Peki ne eksik kaldı? Yusuf’un, Hakan’ın işe sanat katacak oyuncuların işe biraz daha el atmaları lazım. Ancak bu yakaladığımız kimya bugüne kadar olanların en iyisi ve gelecekte de bize ışık tutacak bir pırıltı taşıyor.

Kısa mesaj

İlk kez yıldızlara bir oyun bulmak peşinde debelenmiyoruz. Şimdi bir oyunumuz ve profesyonel yaklaşımımız var. Ve bu çerçevede yıldızları parlatma şansına sahibiz

fanatik