Olumsuz sosyal medya kullanımının aile ilişkilerinin yanı sıra  çocukların ruhsal dünyalarını da etkilediğine işaret eden uzmanlar, sanal dünyada  uzun süre vakit geçiren ailelerin çocuklarının internet ve sosyal medya  risklerine karşı daha korunmasız olduklarını belirtiyor.

Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli, sanal dünyanın aile ve evlilik  hayatına etkilerine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, haberleşme  teknolojilerinin gündeme gelmesinin hem yararlı hem de zararlı yanlarının  olduğunu dile getirerek, bunun toplum ve aile hayatını, ahlak anlayışını, çocuk  eğitimini ve siyasi hayatı etkileyen çok yönlü yansımalarının olduğunu söyledi.

Sosyal ortam olarak tarif edilen restoranlarda hafta sonu çocuklarıyla  birlikte vakit geçirmesi gereken ailelerin yemek yiyebilmek için çocuklarının  eline birer telefon sıkıştırdıklarını aktaran Verimli, anne babanın da kendi  telefonlarında sosyal medyayı takip ederek, "bedenleri orada ama ruhları başka  yerde" gibi bir hava oluşturduklarını belirtti.

Verimli, sosyal medyayı amacı dışında kötü niyetli kullanmanın  önlenebilmesi mümkün olmayan zararlara yol açtığını vurgulayarak, "Eksiklik  duygusuyla yaşayan, duygularını net biçimde ifade edemeyen, birlikte oluşturduğu  aile yapısında mutsuzluğunu için için yaşayan bazı erkek ve kadınlar, sosyal  medya aracılığıyla tanımadıkları insanlarla ilişkiler kurabiliyorlar. Bunların  bir kısmı da kötü sonuçlanıyor. Bu kesinlikle evlilik birliğini de bozuyor.  Sosyal medya meselesi hayatımızın gündemine geldiğinden bu yana özellikle cep  telefonlarıyla birlikte çok ciddi biçimde aile sorunları ortaya çıkardığını ve  bunların da önemli bir kısmının yaşamsal tehlike oluşturduğunu görüyoruz." diye  konuştu.

"Aile hayatını tehdit ediyor"

Prof. Dr. Verimli, bazı ebeveynlerin çocuklarına ilgi göstermeyip,  sanal dünyada vakit geçirmeleri ya da çocuklarının eline telefon vermelerinin  çocukların ruhsal hayatlarını önemli ölçüde bozduğuna dikkati çekti.

Çocukların anne babasının hal ve tavırlarına bakarak, onun gibi  davranma eğiliminde olduklarını ve ona göre bir karakter geliştirdiklerinin  altını çizen Verimli, şöyle devam etti:

"Zaman içerisinde elindeki cep telefonuyla ya da başka bir sosyal  medya aracıyla meşgul olan bir anne-baba görmeye başladıkça, ileride çocuğun o  tavrını durduramazsınız. Anne, baba ve çocuk diyaloğu azaldıkça çok ciddi  sorunlar yaşanmaya başlanır. Tahmin etmediğimiz ciddi karakter sorunları  yaşanmaya başlanıyor. Sosyal medya olumsuz yönde kullanıldığında aile hayatını  tehdit ediyor. Anne-babanın ölçüsüzce sosyal medyada zaman tüketmeye başlaması  ileride ergenlik çağına gelmiş gençlerden de 'bunu yapma' sınırlaması istemesi  gibi çapraşık bir durum ortaya çıkarıyor."

Verimli, sosyal medyanın ebeveyn ve çocuk arasında çatışmaya yol  açtığına işaret ederek, "Kimisi doğduğunda çocuğuna sosyal medya hesabı açıyor,  kimisi açmıyor, kimisi çocuğunun elinden zorla alıyor, kimisi ise telefonu  kırıyor. Anne ve baba ile çocuk arasındaki en büyük çatışmalardan biri zaten bu.  Bunlar da duygusal anlamda anne, baba, çocuk arasındaki duygusalı da kırıyor  telefonu kırdığı gibi, çocuk kırılıyor. Anneyle babayla çocuk arasındaki duygusal  alışverişi en az indiriyor. Çocuğa hayat hakkında vereceğiniz enformasyonları  veremez hale geliyorsunuz. Çocuk sizi taklit etmek yerine kimi isterse onu taklit  ediyor. Yani sosyal medyayı ölçüsüz ve akılsız kullandığınızda önlenemez bir  sürece giriyorsunuz." değerlendirmesini yaptı.

"Sosyal medyalarınızı kapatarak diyalog ortamı oluşturun"

Prof. Dr. Verimli, anne babanın sosyal medyayı doğru kullanmak üzerine  odaklanması gerektiğini belirterek, şu önerilerde bulundu:

"Sosyal medyayı sosyal haberleşme hızıyla kullanmalıyız. Çocuklarınıza  lütfen iyi örnek olun. Çocuklarınıza mantıklı açıklamalar yapabilecek kadar doğru  davranırsanız, onlara örnek olabilirsiniz. Kendiniz yanlış davranarak,  çocuğunuzun doğru davranmasını isteme hakkınız hiç yoktur. Dolayısıyla doğru  yemek yemek için çocuğum rahat dursun diye önüne cep telefonu koymak yerine  ailesel sohbet ortamlarını mümkün olduğu kadar artırılması çok önemlidir. Haftada  hiç olmazsa bir gün, televizyonlarınızı ve sosyal medyalarınızı kapatarak, aile  bireylerinin birbirinden haberdar olabileceği bir diyalog ortamı oluşturun.  İnsanlar, aradaki yüksek teknolojiye dayalı haberleşme araçlarını bir süreliğine  kaldırıp, insanlıklarını hatırlamalılardır."

Haberleşme olanaklarının artmasıyla insanların yaptıkları her şeyi  görüntüleyerek yayımlamalarına sebep olduğuna işaret eden Verimli, bu gibi  tavırlarla kişiler arasında kalması gereken mahremiyetin sınırlarını aştığını  sözlerine ekledi.

"Eşler arasındaki güvensizlik sorunsalını tetikliyor"

Ruh Sağlığı Derneği Başkan Yardımcısı Psikolog Enise Akgül de internet  ve ekran kullanımının ailelerin birbirleriyle geçirdikleri zaman ve paylaşımlarla  ilgili pek çok olumsuz etkisinin bulunduğunu belirtti.

Pek çok ailenin yemek saatleri hariç birbirlerinin yüzünü göremediğini  aktaran Akgül, şunları kaydetti:

"Sosyal medya kullanımı dijital bir sosyalleşme yaratırken, öte yandan  kişilerin bireysel zaman ihtiyaçlarını çok artırdığı gözlemlenmektedir. Aile ve  çift hayatının en temelinde var olan bireysellik ve birliktelik ihtiyacı  sorunsalına, sosyal medyanın bireysellik lehine özel bir katkısının olması,  birliktelik ihtiyacının yeterli oranda karşılanmamasına ve bu da kişilerin ilişki  içinde yalnızlık şikayetlerinin daha da artmasına neden olmaktadır."

Sosyal medyanın "şatafatlı" dünyasının pek çok kişide özenme duygusu  uyandırdığa, sahip olma iç güdüsüyle olanın daha üstünde beklentilerle hayata  tutunmaya çalışmanın da çiftler arasında probleme yol açtığına dikkati çeken  Akgül, "Eşler arasında bir güvensizlik sorunsalı varsa, bunu sosyal medya  kullanımının daha da tetiklediğinden bahsedilebilir. Eşlerin sosyal medyada  paylaştıkları görüntülerin uygunluğu veya uygunsuzluğu üzerinden bir güç savaşına  daha çok rastlanmaktadır." diye konuştu.

"Yalnızlığı artırıyor, paylaşımı azaltıyor"

Akgül, aile üyelerinin sosyal medyayla karşılaşacakları tehlikelere  değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aile bireylerinin sanal dünyada vakit geçirmeleri yalnızlığı  artırıyor, paylaşımı azaltıyor. Paylaşımın azalması aidiyet ve birliktelik  duygusunu zayıflatıyor. Bu sayede herkes bireysel alanında bir ötekinden habersiz  ve irtibatsız, birbirlerinin dünyalarını bilmeden ve hissetmeden günler  geçirebiliyorlar. Küçük çocukları olan ailelerde ebeveynler, büyük çocukları olan  ailelerde herkes bu tehditle karşı karşıya kalıyor."

Birlikte herkesin keyif aldığı etkinlikleri artırmanın ebeveynin  sorumluluğu olduğunu dile getiren Akgül, ekran bağımlısı çocuklar yetiştirmemek  için çocukların boş zaman etkinliklerinde, hobi, spor, idealler, sosyallik,  paylaşım gibi alanlara yönlendirilmeleri gerektiğinin altını çizdi.

"Sosyal medyada çokça vakit geçiren ebeveynlerin çocukları korunmasız"

Sosyal medyada çokça zaman geçiren ebeveynleri olan çocukların, ekran  karşısında daha rahat zaman geçirebilecekleri veya ekran başında geçirdikleri  zamanlar için "Siz de ekrandasınız." savunmasını kolayca yapabilecekleri bir  zemine sahip olduklarını ifade eden Akgül, şunları kaydetti:

"Ebeveyn ve çocuğun aynı sosyal medya hatlarını kullanmalarının  çocuğun yaşına uygun olmayan içeriklerle karşılaşma ihtimalini artırdığı  görülmektedir. Sosyal medyada zaman geçirmekten çocuğunun ekranda nelerle vakit  geçirdiğini takip etmeye zaman bulamayan ebeveynin yarattığı boşluğu kendince  dolduran çocukların internet ve sosyal medya risklerine karşı daha korunmasız  oldukları bilinmektedir."

Enise Akgül, ebeveynlerin tutumlarının çocuklar tarafından örnek  alındığına işaret ederek, ebeveynin hem çift ilişkilerinde hem de aile içinde,  paylaşım zamanlarını özenli bir şekilde korumaları gerektiği bilincinde olmaları  tavsiyesinde bulundu.

milliyet