CHP Niğde milletvekili Ömer Fethi Gürer’in soru önergesini yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ortaöğretimde beden eğitimi normu bulunan 6 bin 857 okuldan beden eğitimi öğretmeni olan okul sayısının 6 bin 280’de kaldığını açıkladı.

Yani ortaöğretimdeki 577 okulda beden eğitimi öğretmeni yok!

Spor salonu bulunan okul sayısı ise sadece 3 bin 713. Yani, okulların neredeyse yarısında spor salonu yok.

Bu feci bir tablo.

Hele de çocukların artık apartmanlarda büyüdüğü günümüz Türkiye’sinde, okulda da bedensel aktivitelerden mahrum kaldıklarını görmek kendini gelişmiş ülkeler kategorisinde görmek isteyen bir ülkeye hiç yakışmıyor.

*

Beden eğitimi dersi düşündüğümüzden de önemli.

Bu derste çocuklar hareketle kendilerini ifade eder, bir sınıfa kapanıp sadece dinleyerek değil, yaşarak ve yaparak öğrenir. Belki de okulda çocukları hayata en çok hazırlayan ders budur.

Çocuklar beden eğitimi dersinde insan olmayı, ahlaklı olmayı, kendilerini ifade etmeyi öğrenir.

Bu derste çocuklar bir başkasının “Şöyle yap, böyle yap” direktifiyle değil, yaşayarak ve yaparak öğrendikleri için insanlaşır, toplumsallaşır.

Bedensel faaliyetler insanları diğerleriyle bir araya getirir. Beden eğitimi derslerinde çocuklara çevreyi sevdirebilirsiniz mesela; diğer insanlarla ilişki kurmayı öğretebilirsiniz.

Oynanan oyunlar aracılığıyla çocuklar başkalarını saymayı öğrenir.

Öz disiplinleri gelişir. Örneğin, trafik kuralları polisin değil, ancak bizim kuralımız olursa ona uyarız, öyle değil mi? İşte beden eğitimi dersinde oyunun kurallarına uymak da insana daha çok küçük yaşlarda ahlaklı olmayı öğretir.

Çocuk tüm bunları yaşayarak öğrendiği için de, kolaylıkla gündelik hayatına taşıyabilir.

*

Yani, beden eğitimi çocuğa öyle bir temel atar ki, demokratik nesiller yetiştirmenin en önemli aracıdır belki de.

Zira bir çocuk beden eğitimi dersinde rakiplerine saygılı olmayı, her şeyden önce diğerlerinin de varlığını kabul etmeyi öğrenir.

Kuralların işlediği adil oyun ortamının oluşması, demokratik kuralların bir yaşam biçimi haline gelmesini sağlar.

İşte en çok da bu yüzden, bu ülkedeki okulların 600’e yakınında beden eğitimi öğretmeni olmaması, yarısında spor salonu bulunmaması kabul edilemez.

Ve bu ders -sanılanın aksine- hangi öğretmene verseniz yürüyecek bir ders değildir; uzmanlık gerektirir.

“En büyük sıkıntımız da bu” diyor Marmara Üniversitesi emekli öğretim üyesi Hasan Kasap, “Beden eğitimi dersine ‘Çocukların önüne bir top atarsın, olur biter’ diye bakıyoruz. İdareciler iyi örnekler göremedikleri için ‘Bu işi ben de yaparım’ diyerek, beden eğitimi öğretmeni ihtiyacını bile bildirmeyebiliyor. Herkesin öğretebileceği bir şey olarak görülüyor ama aslında beden eğitimi tamamen pedagojik uzmanlık gerektiren bir alandır.”

Gelişmiş dünyada bir okul tasarlanırken önce spor salonundan başlandığını vurgulayan Kasap, “Bizim bir çocuğun önüne spor türlerini sermemiz gerekiyor ki içindeki sporcuyu keşfedebilsin” diyor.

*

Beden eğitimi derslerinde amaç elbette ille de milli sporcu veya olimpiyatçı yetiştirmek değil. Amaç, çocuklara sağlıklı bir bedene ve zihne sahip olacakları imkânların sağlanması.

Bu, insan olan herkesin hakkıdır.

Bunu sağlamak devletin ve tüm kurumların görevidir.

Yerel yönetimlere gelecek olursak...

Onlar maalesef futbol takımları kurmakla uğraşıyor.

Oysa asıl olan, halka spor hakkını teslim edecek hizmetleri verebilmektir.

MELİS ALPHAN / HÜRRİYET