Basketbolun Doğuşu
NBA'in anavatanı Amerika'dan doğan, Dünyayı kasıp kavuran, Yüz binleri, hatta ve hatta milyonları ekran başına, salonlara, kilitleyen salon sporunun adıdır basketbol. Bitime saniyeler kala, bir üçlükle galibiyetin tadıdır basketbol. Euroleague de millilerimizin, göğsümüzü kabarttığı, Bizi gururlandırdığı sporun ta kendisidir. Her ne kadar ülkemizde futboldan sonra gelsede, Bir çok ülkede, En çok oynanan ve izlenen spor ünvanını elinde bulundurur. Bu efsane sporun doğuşu ise şöyle başlıyor

Amerika'nın güneyinde gün yüzüne çıkan tarihi kalıntılardan yola çıkan uzmanlar, mayas adında bir kabilenin, basketbola benzer bir oyun oynadığına şahit oldular. Günümüzdeki basketbol sahalarından bir kaç kat daha büyük açık alanda, mermerden yapılmış duvarların, yaklaşık yerden 4 metre yükseklikte, yere paralel değilde, dik olarak yapılmış çember olduğunu farkettiler. Yapılan araştırmaların neticesinde, tamamen güce dayalı ve bu çemberlerden bir küreyi atarak, Basketbola benzer, adı ise Tlahiotenie olan bu oyunu icra ettikleri ortaya çıkmıştır.

Şeftali Sepetinden, Günümüzdeki Potalara
Her ne kadar Tlahiotenie Oyunundan Esinlendiği idda edilsede, Basketbol sporunu icad eden kişi, 1861 kanada doğumlu, James Naismith isimli bir fizik eğitmenidir. Basketbolun doğuş hikayesi ise şöyle başlıyor. Amerika'nın Massachusetts eyaletinde, dini bir organizasyonda görev yapan Naismith'e, başkanı tarafından bir görev verilir. Bu görev kışların çok çetin ve uzun sürdüğü Massachusetts eyaleti için, Kapalı bir alanda oynanabilecek bir oyun bulmasıdır. Çalışmaya hemen koyulan Naismith, Bir dizi test yapmaya başladı. İlk etapta Ameraikan futbolunu düşündü, Ancak Rugby, Salon için çok sert bir spordu. Jimlastik çok sıkıcı olur diye düşündü, Hokey için ise Salon küçük kalıyordu. Düşünürken aklına, Ülkesi Kanada'da çiftçilerin oynadığı, Dokuz taş oyununa benzeyen Duck on a rock Geldi. Ancak Bu oyunda, bazı sertlikler taşıyordu. Çözümü, topla beraber koşmayı yasaklamakta Buldu. Eğer oyuncu koşmazsa, yakalamayada gerek kalmazdı. Böylelikle Sakatlanma riski olmayan bir oyun olabilirdi. Büyük bir heyecanla, Oyununun Kurallarını yazmaya başladı.

Naismith, Yeni icat ettiği oyununa 13 adet Kural belirledi. İlk Etapta Oyuncular yerinde Sabitti, Bir birlerine pas atıyordu ve Top sürmek Yoktu. ilk etapta topun içine atılacağı alanı Kutu olarak düşünen Beden Eğitmeni, şeftali sepetinin daha doğru olacağını düşündü. Basket Terimi, yani sepet buradan gelmektedir. Artık spora dayalı yeni oyun, tanıtılmaya hazırdı. 1891 yılının, Aralık ayında Oyununu ve 13 kuralını, dini tarikatının, resmi yayın organından herkese duyurdu. İlk maçıda aynı gün 9'ar kişilik iki takımı, karşılaştırarak oynattı. Tabi haliyle Basketbol topu daha icat edilmemişti. Maçı futbol topuyla oynadılar. Pota ise Şeftali sepetiydi. ilk etapta Sepete giren topu, Bir sırık Kullanarak geri çıkarsalarda, Sonrasında sepetin alt kısmını keserek çıkardılar.

Aradan Bir yıl kadar bir süre geçtikten sonra, Naismith’e icat ettiği oyunlarına ne ad vereceği sorulması üzerine, Daha henüz bir isim koymadım cevabını verdi. Öğrencilerinden bazıları Naismith ball Nasıl bir isim, diye önermesine çok gülen mucit, Daha sporu doğmadan öldürecek bir isim cevabını verdi. Neşe içinde geçen sohbetin arasında bir öğrenci, Sepet (Basket) var, Top(Ball) var, O zaman SepetTopu (BasketBall) Olsun diyince Oyunun Adıda Konmuş Oldu.

Basketbolun ilk 13 Kuralı ve Zamanla Değişimi

- Maçlar 1897 yılına kadar 9’ar kişilik takımlar arasında oynanıyordu. Sebebi Naismith’in 18 öğrencisi olmasıydı.
- 1945 yılına kadar kenara gelen oyuncular bekletiliyor, Oyuna tekrar dahil olamıyordu. Günümüzde bu kural değişmiştir.
- Sayı olduğunda top sepetin içinde kalır, sonrasında sepet asıldığı yerden indirilirdi. 1892’de bugünkü çember, 1912’den itibaren de etrafındaki file kullanılmaya başlandı.
- 1912’de çember bir duvara monte edildi. Sonrasında oyuncuların çarpmaması için duvarla arasına mesafe bırakıldı.
- Başlarda futbol topları kullanıldı. Sonrasında bağcıklı deri toplar tasarlandı. 1929’da yeniden daha iyi bir tutuş için dizayn edildi.
- Basketler 1896 yılına kadar tek sayı olarak sayıldı. Üçlük çizgisi 1977 yılında dahil edildi.
Maçlar 15’er dakikalık iki devre oynandı. Berabere biten maçlarda ilk basket atanın kazandığı altın basket uygulandı. 1960’da uzatma periyodu getirildi.
- 1911 yılına kadar, Bir oyuncu sayı atana kadar iki faul yaparsa oyundan atılıyordu. 1922’ye kadar yürüme ihlali faul sayılıyordu.
- 1924’e kadar bir oyuncuya faul yapıldığı zaman 6 buçuk metre mesafeden herhangi bir oyuncu serbest atış kullanabiliyordu.
- 1901’e kadar bir top sürmeye izin veriliyordu ancak, Bu esnada oyuncunun şut atması ihlal sayılıyordu.
- Top dışarı çıktığında topa ilk dokunan takım topa sahip oluyordu, yani topun kimden çıktığının önemi yoktu. Bu kural 1913 yılında değişti.
- İlk başlarda basketten sonra hava atışı kuralı vardı. Bu kural 1937 yılından sonra değişmiş, günümüzdeki halini almıştır.
- 1949 yılına kadar oyun esnasında ve molalarda Antrönörlüğe izin verilmiyordu.