Bu haftaki yazımda sürekli tartışılan ancak bir türlü cevabı bulunamayan bir konuyu sizlere aktarmak istiyorum. Neden sporcular doping kullanma ihtiyacı duyarlar? Dopingin zararları nelerdir? İsterseniz önce doping nedir, bunu açıklayalım. Doping; sporcunun müsabaka esnasında fizyolojik ve psikolojik olarak performansını arttırmak amacı ile “Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından yasaklanmış madde veya yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak kullanımı” olarak tanımlanmaktadır. Doping yapmak hem haksız rekabete neden olmakla beraber sporcunun sağlığını tehlikeye sokar ve hatta ölüm risklerinin oluşmasına neden olmasından dolayı spor etik kuralına aykırıdır. Bunun içindir ki doping, WADA Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) IAAF, FIFA, UEFA, FIBA, FIG gibi uluslararası spor federasyonları tarafından yasaklanmıştır. 1995 yılında yapılan bir araştırmada 198 olimpik düzeyde güçlü sporculara bir senaryo verilmiş. Bu senaryo şöyledir; “size 2 defa yasaklı madde verilecek ve bunun sonucunda kazanmanız garanti olacak ve yakalanmayacaksınız” sonuç da sadece 3 sporcu hayır kullanmam demiştir. Aynı çalışmada 198 sporcuya bu başka bir soru yöneltilir “size 2 defa yasaklı madde verilecek, 5 yıl için her yarışı kazanacaksınız ancak 5 yıl sonra öleceksiniz” denilmiştir. Sonuçta %50 evet olur demiştir. Oysaki doping yapmak başkalarından üstün olduğunu hissetmenin zahmetsiz bir yoludur. Kendini aşamayan insanın daha az emek sarf ederek kendini aşma vasıtasıdır. Doping olarak kullanılan pek çok madde vardır. Bu maddeler ve yöntemler nelerdir?
1) Müsabakada kullanılan ve müsabaka harici kullanılan yasaklı madde ve yöntemler: anabolik ajanlar (kas gücü ve kitlesini artırmak amacı ile), hormon vb. maddeler (büyüme hormanı, insulin gibi), beta-2 antogonistleri (astım tedavisi dışında), anti östrojenikler, idrar sökücüler, oksijen taşınmasına katkı sağlayan yöntemler (kan transüzyonu gibi), gen "doping" i (genetik yapı ile oynama), "doping" numunesinin niteliğini bozacak girişimler (idrar yerine geçecek madde vb. kullanımı).
2) Sadece müsabakada kullanılan yasak madde ve yöntemler: uyarıcılar (efedrin gibi uyanıklığı, yoğunlaşma gücünü artırdığı ve yorgunluğu geciktirdiği gerekçesiyle kullanılır), narkotikler (ağrı tedavisinde, öfori vermesi amacı ile kullanılır), kanaboidler (marihuana, haşiş gibi karşılaşma öncesi gerginliği azaltmak amacıyla kullanılırlar), glikokortikiodler (yangıyı önlemek, ağrıyı azaltmak ve öforik duygu vermesi amacıyla kullanılır).
3)Sadece bazı branş ve müsabaka için yasaklı olan maddeler: Alkol (karşılaşma öncesi merkezi sinir sistemini baskılayarak el titremesini ve heyecanı azaltmak ve kendine güven hissini artırmak amacıyla kullanırlar). Havacılık, okçuluk, otomobil sporları, bilardo, karate, modern pentatlon (atıcılık), motorsiklet sporları, kayak branşların da yasaktır. Beta blokerler (sinirliliği kontrol etmek, kalp atım hızını ve el titremesini azaltmak amacıyla kullanılır). Atıcılık, bilardo, güreş, havacılık, jimnastik, kayak, modern pentatlon (atıcılık), motosiklet sporları, okçuluk, otomobil sporları, satranç, yelken ve yüzme branşların da yasaktır.
Pekala, öncelikle anabolik steroidlerin yani erkeklik hormonu ve sentetik türevlerinin işlevi nedir bir göz atalım. Vücuttaki testosteronun görevi erkeğin seksüel karakterinin gelişmesini sağlamaktır. Ergenlik çağında adale dokusunun oluşmasından sorumludur. Anabolik steroidler vücudun erkeksi karakteristiğini düzeltmek ve kötü beslenme neticesi oluşan protein ve elektrolit kaybını önlemek için geliştirilmiştir. Özellikle ağır ameliyatlardan sonra ya da tehlikeli travmalarda kullanılır. Özellikle adale geliştirme ve kuvvet gerektiren sporlarla uğraşanlar son 25-30 yıldır steroid kullanıyorlar. Bu konuda bazı araştırmacılarca işe yaradıklarına inanılmamasına karşın, bazı araştırmacıların ve sporcuların çoğu aksini kabul ediyor. Sporcu ve antrenörler istemeye istemeye steroid kullandıklarını itiraf ediyorlar. Bir egzersiz fizyolojisti olan yüzbaşı J.Wright ın yapmış olduğu bir araştırmaya göre ankete alınan halterci ve vücutçuların %90 ının doping yaptıkları tespit edilmiştir. Genellikle egzersiz yapmadan doping kullanmak kuvvette az bir artış meydana getirmektedir. Ağır çalışan sporcularda steroidler daha büyük farklar meydana getiriyor gibi görünmektedir. Yüksek şiddetteki egzersizler, özellikle ileri seviyelerde protein yapısında bir yıkıma neden olabilir. Sürantrene halinin sadece gelişmenin durmasında değil, aynı zamanda adale kütlesinde bir artrofiye neden olmasının sebebi budur. Genellikle steroidler vücuttun fizyolojik derlenip toparlanmasını daha çabuk kolaylaştırıyor gibi görünmekte ve bundan dolayı dokular normal büyüme kapasitelerinin üzerine çıkmaktadırlar.
Genellikle, anabolik steroidleri kullandığınızda vücudunuzun bio-kimyasal talebi büyük miktarda artar ve hızlanır. Bu büyük talep nedeniyle takviye edici farmakolojik maddeler alımı çok özel bir şekilde düzenlenmelidir. Özellikle aminoasit, potasyum, kalsiyum ve magnezyum tedarikine çok dikkat edilmelidir. Steroid kullanıcısının B kompleks alımı, özellikle B6 ve pantotenik asit tedariki yüksek olmalıdır. Vücudun stres halinde salgıladığı kortizol adlı maddenin anabolik steroidler tarafından bloke edildiği saptanmıştır. Kortizol protein yıkımına sebep olur. Steroidler bu yıkımı durduruyor gibi görünmektedir. Bir Rus bilim adamı farelerde anabolik steroidlerin RNA adlı enzimi arttırdığını bulmuştur. Bu enzimin adaledeki protein sentezini arttırdığı düşünülmektedir. Bunlar anabolik steroidlerin pozitif etkileri gibi görünmekle beraber birde madalyonun diğer yüzü vardır. Anabolik steroidlerin en belirgin yan tesiri karaciğer işlevlerinde meydana gelen değişikliklerdir. Birçok vakada doping alımı durdurulduğunda anormalleşmiş karaciğer işlevlerinin tersine döndürülebildiği tespit edilmiştir. Daha kötüsü kanser tümör oluşumudur. Bir tıp dergisinde, öldüğü belirtilen 26 - 27 yaşındaki bir vücutçunun durumundur. Diğer kolay fark edilebilir olmayan biyokimyasal değişiklikler, fark edildiğinde çok geç olacak şekilde gelişme gösterebilir. Vücuda hormon zerk ettiğinizde vücudun hormon üretimi yavaşlıyor hatta duruyor. Çünkü beyinde aynen laboratuvar gibi kanı devamlı sayımdan geçiren bir mekanizma var ve normal verilerin üstünde hormon tespit ettiğinde, o hormonu üretmekle sorumlu merkeze üretimi durduruyor. Bu durumda erkeklerde ikincil kadınsı karakteristiklerin ortaya çıktığı, seksüel isteklerinde azalma olduğu ve bazen de iktidarsızlığın ortaya çıktığı tesbit edilmiştir. Kadınlarda ise adet dönemleri tamamen ortadan kalkmıştır. Sesleri kalınlaşmış ve vücutlarında erkeksi gelişmelere rastlanmıştır. Çok uzun süre steroid kullanmış bir sporcu, Steve Michalıc ın erbezlerinde küçülme meydana gelmiştir. Bu küçülme o boyuttadır ki erbezleri bir fındık kadar ufalmıştır. Ölümün eşiğine gelen bu profesyonel vücutçu uzun bir tedaviden sonra normale dönmüş ancak iki yıl boyunca ereksiyon olamamıştır. Bu tür ilaçları kullanan bir diğer sporcunun erbezlerinden biri yumruk kadar şişmiş, ancak gördüğü yoğun tedavi sonucunda iyileşebilmiştir.
Genellikle ağız yoluyla alınan ilaçlar karaciğer yıkımı ile daha çok bağıntılıdırlar. Ancak bunlar daha az etkilidir. Çünkü kimyasal yapıları uzun bir sindirim süreci içinde bozulmaktadır. Son zamanlarda üretilen ağız yolu steroidler daha yavaş metabolizmaya karışmak üzere düzenlenmiştir. Bunlar karaciğerde yoğunlaşır ve bu yoğunlaşma bir zehirlenme etkisi oluşturabilir. enjeksiyon yolu ile vücuda verilen steroidlerde karaciğer baypas edilmekte ve doping daha direkt bir şekilde kana karışmaktadır. Dolayısıyla karaciğer tehlikesi ortadan kalkıyor gibi görünmektedir. Genellikle 15 - 20 yaş arası gelişim ve büyümesi devam eden gençlerde steroid kullanımı kemik erimesine sebep olabilir. Doping maddeleri psikolojik bağımlılıkta yapmaktadır. Bu maddeleri kullanmadıkları zaman vücutlarını ve kuvvetlerinin normale döndüğünü gören sporcular psikolojik olarak tekrar kullanma mecburiyeti hissetmektedirler. Anabolik steroid kullanan sporcular kalp hastalıkları ile de karşılaşabilirler. Özellikle 1980 li yılların ortalarına doğru yapılan araştırmalar steroidlerin vücuttaki yüksek yoğunluktaki lipoproteinlerin (HDL) seviyesini düşürdüğünü göstermiştir. İstatistiklerle sabittir ki lipoprotein seviyesi yüksek olan kişiler diğerlerine oranla daha az kalp krizi ile karşılaşmaktadırlar. Normal olarak sporcuların lipoprotein seviyesi, normal kişilere oranla daha yüksek olmaktadır. Çünkü düzenli egzersiz HDL oluşumu arttırıyor gibi görünmektedir. Doping yerine biraz daha az etkili olsa da takviye edici farmakolojik maddeler (Protein tozu, aminoasit hapı, karbonhidrat vb.) daha masum görünmekte. Ancak ben bir spor eğitim uzmanı olarak bunlarda tavsiye etmiyorum. Eğer illa da kullanmak istiyorsanız karaciğer ve/veya böbrek sorunları olanlar kreatin, amino asit ve vitamin alımı bu maddelerin kullanımda dikkat etmeleri gerekir. Bu maddeleri alanların belli aralıklarla böbrek ve karaciğer fonksiyonunu ortaya koyan testler yaptırmalarında yarar vardır. Sağlıklı ve dopingsiz sporlar diliyorum, sağlıklı bir yaşam her şeyden daha kıymetli ve önemlidir.
Kaynak: www. spor.hekimi.com, Doç Dr. Rüştü Güner, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Spor Hekimliği Anabilim Dalı. www.korkmazsimsek.net, Prof.Dr.Hakan GÜR,www.sporhekimligi.com, www.nytimes.com N.Akgün: Egzersiz Fizyolojisi, C.Açıkada,E.Ergen:Bilim Ve Spor, E.Zorba,Vücut Kompozisyonları
Ali Güneş