Okul idarecilerinin birçoğu tarafından ise, planların ve defterlerin


kontrolü, ekderslerin tahakkuku ve çalışma yaptıracak mekânın olmayışı gibi


nedenlerle, okul için bir yük olarak algılanan egzersiz çalışmaları…







Milli Eğitim Bakanlığı mevzuatı tarandığında, ders dışı eğitim çalışmalarının


genelgelerle düzenlendiği görülüyor.







En son çıkarılan 2010/49 sayılı genelgeye bakıldığında, ders dışı eğitim


çalışmaları ile ilgili düzenlemenin amacının, öğrencilerin çeşitli alanlarda


eğitilmesinden çok, bu çalışmayı yürüten öğretmenlerin nelere dikkat edeceği,


çalışmaların hangi saatlerde kaç öğrenciyle yapılacağı, ne kadar ekders


alınacağı ve hangi durumlarda ekderslerin kesileceğinin düzenlendiği


görülüyor.







İster istemez akla, Bakanlık tarafından eğitim amacı gözardı edilen ya da


önemsenmeyen bir çalışmanın, okul idarecileri tarafından önemsenmesinin


beklenmesinin yersiz olduğu ve bu çalışmaların neden hala devam ettirildiği


sorusu geliyor.







Aslında, okuldaki ders yükünden ve ödevlerden yorulan öğrencilere; beden


eğitimi ve spor, halk oyunları, güzel sanatlar ve bilimsel proje çalışmaları


alanlarında düzenli çalışmalar yaptırarak, onlardaki yeteneği açığa çıkaracak,


arkadaşlık ilişkileri geliştirecek, takım olma anlayışını aşılayacak ve birlikte


iş yapma alışkanlığını kazandıracak olan bu çalışmalar, öğrencilerin gelecek


yaşantılarında da onlara önemli katkılar sağlayacak niteliktedir.




Bu niteliğiyle, bu çalışmaların öğrencilerin davranışlarında olumlu


değişiklikler sağlamasının yanında, okulun vizyonunun gerçekleştirilmesinde de


olumlu katkıları olduğu görülecektir.




Ama uygulamada ne yazık ki, ders dışı eğitim çalışmalarının bu niteliğini


anlayan pek az okul yöneticisinin olduğunu söyleyebiliriz.







Okulun vizyonuna ve öğrenci başarısına odaklanmayan idareciler, ders dışı


eğitim çalışmalarının yapılmasını engellemek için olmaz türlü neden ortaya


atarlar. Bu çalışmaları yapmak isteyen öğretmenlere sınıf tahsisi veya çalışma


yapacak yer bulunamaz. Çalışmalar okulun bordum katlarında, tozlu ortamlarda


sürdürülür. Sportif çalışmalarda başarılı olmuş, il içinde ya da il dışında


yarışmalara katılacak öğrencilere maddi katkı sağlamak, masraflarını karşılamak,


spor takımlarını turnuvalara götürecek araç temin etmek, gidilen yerlerdeki


konaklama giderlerini karşılamak adeta bir yüktür onlar için.







Çalışmaları yapan öğretmenler adeta bir hafiye gibi gözetlenir.




Ne yaparım da öğretmenin ekders ücretini keserim mantığıyla hareket


edilir.




Sözkonusu edilen ekders ücretinin miktarı önemsenmeyecek kadar azdır.


Sözgelimi, haftada 6 saat ders dışı eğitim çalışması yaptıran bir öğretmen, ayda


24 saat ekders ücreti alır ki bu rakam ayda 170-180 tl’ye tekabül eder.







Haftanın 3 günü, okula ters devrede gelerek, günde ikişer saat çalışma


yaptıran bir öğretmen, aldığı bu ücretle, sizce bu çalışmayı öncelikli olarak


alacağı ücret için mi, yoksa bu çalışmanın öğrencilere kazandırdığı davranışlar


nedeniyle aldığı manevi tatmin için mi yapar?




Birçok okul yöneticisinin anlayamadığı ya da anlamak istemediği gerçek işte


budur.




Okulu işyeri, öğretmeni işgören, öğrenciyi ürün, veliyi müşteri, öğretmenin


ders saatini de işçinin çalışma ücretine indirgeyen anlayışın, eğitimi nerelere


sürükleyeceği kısa zamanda görülecektir.







Eğitim sistemi tarafından kuşatılan ve itibarsızlaştırılan öğretmen, bir de


kendi meslekdaşı olan okul yöneticileri tarafından, çeşitli şekillerde kıskaca


alınmaya çalışılırsa, bir noktadan sonra içindeki ışığı kaybedecektir.







Önerim, Bakanlığın ders dışı eğitim çalışmalarını bir yönerge ile


düzenleyerek, bu çalışmaların okul idarecilerinin inisiyatifinden ve keyfi


davranışlarından kurtarılmasıdır.




Uygulama bu haliyle devam ederse, yakında ders dışı eğitim çalışması


yaptıracak öğretmen bulunamayacaktır.

Abdullah Damar