Beden Eğitimi ve Spor’ dersini dünyada ilk Milli eğitim müfredatına koyan Atatürk’tür. Atatürk’ün sporun ülke savunmasında ve gençliğin yetişmesin de ne kadar önemli olduğunu, her platformda dile getirdiğini biliyoruz. Bir büyük devlet adamının spora verdiği değer, diğer ülkelerdeki devlet büyüklerinin de dikkatini çekmiş olacak ki, onlar da büyük önderin izinden giderek kendi ülkelerindeki eğitim müfredatlarında uygulamaya başlamışlardır. Bakın gelişmiş ülkelerdeki beden eğitimi derslerine. Örneğin Japonya; Ülkedeki tüm çalışanlar işe başlamadan önce yarım saat spor yaparak mesailerine hazırlanıyor. Hollanda, okullarda özel sporcu sınıfları açarak, özel eğitim veriyor. Rusya, sporcu yetiştirme yaşı 5-6’dan başlıyor ve okullarda spor yapan öğrenciler, devletin özel korumasında. İsviçre, okullarda branşlaşma yaparak öğrenciyi yeteneğine göre spor dallarına yönlendiriyor. Bu liste uzar gider. Bu ülkelerin uluslar arası arenada aldıkları başarılar da ortada…





Gelelim kendi ülkemize. Okullardaki müdür beyler! okulları zarar görmesin diye okul bahçelerinde sporu yasaklarlar. Bitmedi… Beden Eğitimi dersini gereksiz görerek okullarda sporun yapılmasını engellemek için olmadık bahaneler üretirler. Ama okuldaki Beden Eğitimi Öğretmeni bir başarı kazandığında da en çok sahiplenen yine kendileri olurlar. Tabi ki bu söylediklerimiz tüm müdürleri kapsamıyor. Sözümüz bu zihniyette olan eğitimcilere.





Bir de son günlerde okuduğum gazete yazarlarına gelelim.





Kendileri okul yıllarında sportif anlamda başarı üstüne başarı aldılar ya (!) desen ki sağa dön, sola dön bunu bile yapacak kabiliyetleri yoktur. Basit ısınma hareketlerini göster desen, bön bön bakacak olan bu tipler, köşelerinde “Beden Eğitimi diye bir ders mi olur” diye yazma cesaretini gösterebiliyorlar. Sayın gazeteci arkadaşım, o kadar çok biliyorsan Sayın Milli Eğitim Bakanımıza müsteşar ol da o engin fikirlerinden herkes yararlansın…





Okullar sporun membasıdır. Birçok yetenekli sporcu okulların beden eğitimi öğretmenleri tarafından keşfedilerek spora başlatılıyor. Gelecek gördüklerini ise, spor kulüplerine yollayarak daha iyi eğitim almasını sağlıyorlar. Kusura bakmayın ancak, ben nasıl bu yolda çaba harcadıklarını çok yakından biliyorum… Elleri öpülesi hocalarım, sizler var oldukça spor okullardan ülke sathına yayılmaya devam edecektir. Yılmak yok çalışmaya devam. Kıskananlar çatlasın…





Gelelim sporu nasıl ülke çapına yayacağımıza. Özellikle doğudaki gençlerimizi spora kanalize edersek, terör belasına bulaşmalarını engelleyebiliriz. Çünkü sporcu hiçbir zaman bu tür faaliyetlere bulaşmaz. Çünkü, o aldığı sporcu disiplini onu bu işlere girmesini engeller. Spor sayesinde kötü alışkanlıklar edinmez, çevresi temiz olur.





Gençlerimize, içinde tüm branşların yapılabileceği tesisler kazandırılmalı, mevcut bulunanlarında kapılarına kilit vurulmamalıdır. İşin özü her ne iş olursa olsun o işi yapabilecek liyakatli insanları bulup başa geçirmek gerek. Bir spor tesisinin başına sporla alakası olmayan insanları getirmek ne kadar yararlı olabilir?





Sonuç olarak lütfen sporumuza idarecisi öğretmeni, öğrencisi ve velisiyle sahip çıkalım. Değerli bir spor hocamın deyişiyle, “Spora bulaşan bir insan, mesleğinde en iyisi olmak için çabalar çünkü o kültürü almıştır bir kere. Spora bulaşan bir insan hiçbir zaman devlete, millete zararlı bir insan olmaz. Serseri yetişmez…”





Bu söylenen sözlerin altına ben de imzamı atarım. Ya siz…





Ersin DANACI


sporvitrini