Liv Hospital Samsun’da görevli Romatoloji Uzm. Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu Nadir bir hastalık olan nabızsızlık hastalığı ile ilgili bilgi verdi.  Halk arasında “nabızsızlık hastalığı” olarak da bilinen Takayusu arteriti’nin, toplumda nadir görülse de önemli bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu.Sayarlıoğlu, “Özellikle 40 yaş ve altı kadınlar sebebini izah edemedikleri halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı, ateş gibi devam eden yakınmaları; kol ve bacaklarında hareketle ortaya çıkan ağrı yakınmaları varsa, mutlaka hekime başvurmalı” dedi.

NADİR GÖRÜLDÜĞÜ İÇİN TANISI GECİKİYOR

Takayasu (nabızsızlık) hastalığının nadir görülmesi nedeniyle tanıda gecikilen bir hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu: "Daha çok 40 yaş ve altındaki kadınların etkiliyor. Takayasu arteritinin kronik (süregen) bir hastalıktır. Kalpten çıkan ve tüm vücuda kanı taşıyan en büyük atardamar olan aorta ve onun ana dallarında damar duvarında iltihaplanma görülür. Arterit; atardamar duvarının iltihaplanmasını tanımlayan bir kelimedir. Sebebi tam olarak bilinmemektedir. Hastalık genetik ve çevresel bazı etkilerin varlığında bağışıklık sisteminin anormal çalışması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Japonya’da her yıl 150 yeni hasta görülmektedir. Bizim de takipli hastamız yaklaşık 20 civarındadır (3 erkek, 17 kadın.) Hastaların yüzde 80-90’ı kadındır. Erkeklerde oldukça nadirdir. Genellikle görülme yaşı 10-40 yaş arasıdır. Dünyada her bölgede görülebilir ancak Asya toplumlarında daha sıktır” diye konuştu. 

 KOLLARDA NABIZ ALINMAYABİLİR

Prof. Dr. Mehmet Sayarlıoğlu, Takayasu arteritinin belirtilerinden bahseden Dr. Sayarlıoğlu, “Hastalığın başlangıç döneminde halsizlik, isteksizlik, yorgunluk, kilo kaybı, hafif ateş gibi bulgular yaygındır. İlerleyen dönemlerinde kalpten çıkan ana atardamar olan aorta ve ana dallarının duvarında iltihaplanmalar sonucu damarlarda daralma, tıkanma, delinme gelişebilir. Buna bağlı olarak örneğin kola veya bacağa giden büyük atardamarlarda iltihaplanma gelişmişse o kolda nabız zayıf alınır veya hiç alınamayabilir. O bölgeye giden kan akımı azalacağından beslenme azlığına bağlı soğukluk, güçsüzlük, hareketle gelen ağrı olabilir. Tansiyon ölçümleri sırasında bir veya her iki kolda tansiyon hiç alınamayabilir veya diğer kola göre düşük olarak alınabilir. Hasta bazen bir veya her iki kolunda nabzının alınmadığını ya da zayıf alındığını kendisi de fark edebilir. Bazen beyine giden damarlar etkilenir. Yine kanlanmadaki azlığa bağlı olarak hastada baş ağrısı, baş dönmesi, nöbetler, bayılma ve ilerleyen dönemlerde görme değişiklikleri şeklinde belirti verebilir. Boyundaki atardamarlar etkilenirse hastalığın aktif dönemlerinde etkilenen bölgede belirgin hassasiyet (ağrı) saptanabilir” şeklinde konuştu.

KALBİN BESLENMESİ BOZULABİLİR

Hastalık sonucunda böbreklere giden atardamarların da etkilenebileceğini hatta bu durumun hastada erken dönemde tansiyon yüksekliği şeklinde ortaya çıkabileceğini vurgulayan Sayarlıoğlu, “İlerleyen dönemde ise böbrekler zarar görebilir. Kalpten akciğere kirli kanı gönderen büyük atardamar etkilenebilir. Göğüs ağrısı, nefes darlığı, kan tükürme şeklinde kendini gösterebilir. Genellikle damarlardaki daralma ve tıkanmaların zararlı etkisi yeni gelişen damarlanmalar ile önlenir, fakat bazen ileri derecede etkilenmelerde kol ve bacaklarda beslenme azlığına bağlı yaralar gelişebilir. Hastaların hemen hemen yarısında eklem-kas ağrıları olabilir. Genellikle geçicidir. Tipik eklem iltihabı nadirdir. Nadiren bacaklarda ağrılı-kızarık şişlikler, iltihaplı yaralar gelişebilir. Bağırsaklara giden damarlar etkilendiğinde ishal, mide-bağırsak sisteminden kanama şeklinde belirti verebilir. Kalp damarlarını etkileyerek kalbin beslenmesini bozabilir. Erken dönemde göğüs ağrısı şeklinde bulgu verebilir. Nadiren kalp krizine neden olabilir” ifadelerini kullandı.  
 
40 YAŞ ALTI KADINLAR DİKKAT

Doktora ne zaman başvurulacağı konusunda da açıklamada bulunan Prof. Dr. Sayarlıoğlu, “Özellikle 40 yaş ve altı kadınlar belirtiler konusunda daha dikkatli olmalıdır. Sebebini izah edemediği halsizlik, yorgunluk, kilo kaybı, ateş gibi devam eden yakınmaları varsa, kol ve bacaklarında hareketle ortaya çıkan ağrı yakınması varsa, tansiyon-nabız ölçümleri sırasında bir veya her iki kolunda tansiyon veya nabız alınamıyor veya hafif hissediliyorsa, her iki kol arasında tansiyon basıncında 10mmHg’dan fazla basınç farkı varsa, boynunda atardamarların geçtiği bölgede ağrı hissediyorsa, yeni ortaya çıkan tansiyon yüksekliği varsa dikkatli olunmalıdır. Yukarıda anlatılan ve diğer nadir belirtilerle de hastalığın ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır” bilgisini verdi. 
 
ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ

Hastalığın tedavisi hakkında konuşan Prof. Dr. Sayarlıoğlu şunları söyledi: “Hastalığın bugün için kısa sürede ‘tam şifa’ anlamında bir tedavisi yoktur. Fakat tedavi ile hastalık kontrol altında tutulabilmektedir. Özellikle erken tanı konulan hastalarda tedavinin başarısı oldukça yüz güldürücüdür. Hastalığın standart bir tedavisi yoktur. Çünkü hastalık her bireyde farklı seyreder. Hastalık şiddeti, organ tutulumunun derecesi-yaygınlığı gibi faktörler tedavi seçimini etkiler. Kullanılan ilaçlar mutlaka düzenli doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Tedavide kullanılan yeni seçenekler de umut verici olmuştur.” 

KAYNAK: İHA